Cümle Alem Burada
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Cem Yılmaz ile muhteşem bir söyleşi

2 posters

Aşağa gitmek

Cem Yılmaz ile muhteşem bir söyleşi Empty Cem Yılmaz ile muhteşem bir söyleşi

Mesaj  ßyßaran C.tesi Eyl. 08, 2007 10:54 pm

Cem Yılmaz ile muhteşem bir söyleşi



TALK ŞOV YAPMAYA TENEZZÜL ETMEM

Her lafı, her hareketi konuşulan Cem Yılmaz, şimdi de televizyon yıldızlarına taktı. Yılmaz, 'öbür çocuk' diye bahsettiği Beyaz'dan Okan Bayülgen'e herkesi eleştirdi.

* Talk şov yapacak tıynette biri değilim. Yarım saat Banu Alkan'la konuşamam. Ama Okan yapar. 'Öbür çocuğun', Beyaz'ın yaptığını da yapamam...

Kadınlar
Evde topuk sesi sevmiyorum. Hani Latife Hanım'ın ayak sesleri gibi. Duydum evimde öyle sesler ve sevmedim. Topuklarını basa basa yürürler ya...

İlişkiler
* 'Ben seni Cem Yılmaz olduğun için değil sen olduğun için seviyorum' diyorlar. Bu nedir ki, olur mu böyle şey?

Sinema
* Çağan Irmak önce benimle çalışmak istediğini söyledi. Ama 'Babam ve Oğlum'dan sonra 'Müsait değilim' dedi.

BENİ GERÇEKTEN SEVEN BİR KADINLA HİÇ KARŞILAŞMADIM

Sürekli isimleri değişen birbirinden güzel kadınla adı anılıyor ama o, 'Bugüne kadar tüm denemelerim başarısızlıkla sonuçlandı, iyi ki de öyle oldu' diyor. Çünkü Cem Yılmaz yalnız yaşamayı sevmiyor ama bir kadınla beraber yaşamayı 'hiç' sevmiyor. Evinde topuk sesi duymak istemiyor.

Dokuz yıldır tanıyorum ben Cem Yılmaz'ı. Dokuz yıl önce neyse hala o! İnsanı duvara çivileyen hazır cevaplığı, kendisinin her ne kadar kabul etmese de ortalamanın çok üzerinde ki zekası, hınzırlığı, fırlamalığı ... Kendi kendineyken çok sakin, hatta inanılmaz ama zaman zaman son derece çekingen, çokça da kırılgan, haddini her zaman bilen ama haddini bilmezlere asla tahammülü olmayan, hepimizden çok farklı bir tür! Şimdi bunları okuyunca dalga geçecek benimle; "Yine çok dramatize etmişsin mevzuyu" diye. Olsun. Gülsün o istediği kadar... Kendini ve hayatı ciddiye almıyormuş gibi görünmeye devam etsin isterse. Cem Yılmaz'ın o çok konuşulan arabaları, olmayan gece hayatı, sayıları tamamen "üfürme" çapkınlık hikayeleri dışındaki gerçek ve çok da net halini bilen biri olarak, sizi farklı bir Cem Yılmaz'la tanıştırmak istiyorum. Gülmekten yarılacağınız bir söyleşi bekliyorsanız "Zahmet edip okumayın" derim. Ama insanları gülmekten yoran bir adamın iç dünyasını keşfetmek isterseniz Cem Yılmaz'ın evine konuğuz bugün. Buyrun...

- Seninle ilgili beni en çok şaşırtan şey hep şu olmuştur; özgüveninin taş gibi sağlam, egonun pırıl pırıl cilalı olması gerekirken, ben biliyorum ki eleştirileri çok fazla kafana takıyorsun. Neden? - Ben yalnızca kendimi düşünen birisi olmadım ki hiçbir zaman. Bu yüzden de başkalarının düşüncesi gerçekten çok kafama takılıyor.

- Acayip şımarık bir adam da olman lazım aslında senin... - Zaten öyle davranılıyor. Her gittiğim yerde bana daha şakacı, daha şımarık, daha bir vurdumduymaz, daha bir adamsendeci olarak yaklaşılıyor. Ben buna şaşırıyorum. Her insan benim çok daha cüretkar olduğumu düşünüyor. Ama öyle değil.

- Yetişme tarzın mı çok sağlam acaba, ondan mı burnun kalkmadı? Ya da şöyle sorayım şımardığın kimse yok mu hiç? Annen, baban? - Kimseye bir şımarıklığım yoktur benim. Anne babaya bilakis hiç şımarmam.

- Küstahlıktan bahsetmiyorum... - "Nazın geçmesi" diyorsan, benim çok kişiye nazım geçer. Ama ben suistimalle ilgili çok emniyetliyimdir. Kimseden bir şey istediğimi de bilmem. "Benim için şunu yap" demem. Ama bana da demesinler. Mesela geçenlerde bir arkadaşım "Birine sürpriz parti yapıyoruz, hadi gel" falan dedi. Ben insanların bu kadar lüksleri olmasına şaşırıyorum. Birine sürpriz parti yapılıyor ve eve birileri dolduruluyor. Vay be! Peki o sürprizi yapanlar ne, nasıl bir mesai harcıyorlar? Böyle şeylerden hoşlanmam. Hiç kimseden de sürpriz parti falan istemem. O gelenler adına üzülürüm.

- Nedir bu katılık böyle? - Ben insanlardan bir şey istemem. Samimi ve doğru bulmuyorum.

- Sürekli gardını almış bir pozisyondasın. Çok canını yakıyorlar senin, ondan herhalde... (Önce çok gülüyor, sonra da) - Evet, çünkü ben çok kandırılıyorum. Daha doğrusu kandırmaya teşebbüs ediyorlar beni. Ve bunu gördüğüm zaman çok mutsuz oluyorum. İdareci değilimdir açıkçası. Karşı tarafın gönlü olsun diye idare etmem.

- Bir örnek versene şu kandırılma meselesine... - Çok insan tanıyorum ben. İnsan tipi... Örnek hatırlayamadım şimdi.

O ROLÜ BEN ISTEDIM

- Senin için hala, "Cem Yılmaz oyuncu değil, stand-up'la oyunculuğu karıştırmayın" diyenler var. - Kim ne söylüyorsa haklıdır. Konservatuvar mezunu değilim, biri bana "Konservatuvar mezunu değilsin" diyorsa buna niye alınayım ki? Ama konservatuvar mezunu olmakla benim yaptığım işler arasındaki ilişkiyi anlayamıyorum ben. Onun için bu eleştiriler bana tuhaf geliyor. Bir ara da "Çok zeki çocuk" diye bir şey vardı. "Ne acayip adam bu Cem Yılmaz" falan diye. Memlekette bu kadar beyin cerrahı vs. varken, ben plütonyumu parçalamış gibi muamele görmek istemem yani.

- "Organize İşler" fimindeki rolü her zamankinden farklı bir karakter olduğu için mi kabul ettin? Oyunculuğunun ispatı mıydı bu acaba? - Bir kere bu rol bana teklif edilmedi. Yılmaz filmi yazarken ben takip ediyordum yazdığını. Ben oynamak istedim o rolü. Ben bu işin içinde olmak istedim. "Vay be, ne kadar değişik bir şey oynamış" gibi bir şeyler duyuyorum ama bendeki yansıması "Hadi canım o kadar da demedik. Benim daha önce yaptığım şeyler bundan beş bin kat daha zordu" şeklinde oluyor.

HAYATIM EĞLENCELİ DEĞİL

- Senin başrolde oynadığın bir film olmasa da, bir şekilde kıyısından köşesinden yüzünün göründüğü sesinin duyulduğu her iş Cem Yılmaz'ın işi olarak geçiyor. Böyle olunca o "işin" gerçek sahipleri açısından bir rahatsızlık duyuyor musun? - Evet çok duyuyorum. Elimden geldiği kadar da geri planda kalmaya çalışıyorum. Organize İşler için de aynı şeyi söyleyeyim. Yani "Vaaay kurnazlara bak Cem Yılmaz'ı koymuşlar" diyenler var. Ya Cem Yılmaz'ı kimse oraya koymadı. Ben oynamak istedim o filmde.

- İnsan ünden, şöhretten, paradan sıkılır mı? - Benim hayatımda yalnızca bunlar yok ki. Daha doğrusu bunlar çok az var. Benim derdim bu değil ki. Benim derdim, canımın istediğini yapmakla ilgili. Ben canımın istediğini yaparım, onlar der ki "Bak şöhretten böyle oldu." O değil konu. Ben yarın bir berberde çıraklığa başlarım diye düşünüyordum. Her zaman da öyle düşünüyorum.

- Bu kadar da geri adım atılmaz belki ama... -Valla geri mi, ileri mi bilmiyorum ama orada daha çok eğlence olduğunu düşünüyorum. Benim hayatım öyle çok eğlenceli değil.

- Nasıl olabiliyor bu? İnsanları bu kadar eğlendiren bir adam bunu nasıl söyler? - Ee, beni kimse eğlendiremiyor çünkü! Bu da normal herhalde. Bazen arkadaş çevreni değiştirmek istersin ya. Benim de değiştirmek istediğim bazı zamanlar oluyor. Ama yani benim değiştirecek bir arkadaş çevrem yok ki Öncel.

- Gittikçe daha dramatik hale geliyor bu konuşma... (Gülüşmeler) - Ben de isterim Nihat Doğan kadar mutlu olmak ama olmuyor işte.

İKİ EĞLENCELİ HOBİ: MÜZİK VE SEKS

-Maneviyatı çok güçlü bir adamsın ve bunu herkes bilmez... - Zaten maneviyattan başka da bir şey yok ki hayatta. Neyle ilgili olayım? Dünya üzerinde bir iki eğlenceli hobinin dışında ne var ki ilgilenebileceğim? Politikayla, futbolla ilgilenmem. Mizahın politikayla ilgisini anlayamıyorum mesela. Geriye de bir iki eğlenceli hobi kalıyor işte.

- Ne mesela? - Müzik, seks gibi şeyler kalıyor. (Gülüyor) Seks manevi bir şey değil mi yahu? Şaka yapıyorum, buralara "gülüşmeler" yaz lüften. Ama yaptığım işlerden başka şeylere fazla vaktim yok gerçekten. Hayatımın son 10 yılının çok ciddi bir bölümünü işime ayırmışım. Yeni bir arkadaş grubu ister bazen insan dedim ya... Ama takatim yok. Geçenlerde bir arkadaşım, "Gel bir iki arkadaş sohbet ediyoruz" dedi, gittim. Ama yapamıyorum. Bence iş yapmak konuşmaktan çok daha iyi.

- Asosyalleşme mi başladı yoksa? - Yoo, ben zaten çocukluğumdan beri asosyalim. Pek bilmiyorum o sohbetleri. Ben hayatımda hiç dansetmedim. "Beceremeyeceğin şey var mı?" dedin ya... Dans profesyonel işidir. Bir de dans çok erotik birşey, ne gerek var öyle şeylere? Gece sokağa da çıkmıyorum ama en çok gezen benmişim diye duyuyorum.

- En çapkın da sensin... - Aman canım ne çapkını. O da total bir yalan yani. Bildiğin şaka. Çapkınlık bir mesaidir. Benim öyle bir vaktim yok. Beni seven kadınla da karşılaşmadım hiç. Beni seven kadın görmedim.

- Nasıl yani? - Yani, ben bu evde yalnız yaşamaktan hoşlanmıyorum tamam ama birisiyle yaşamaktan "hiç" hoşlanmıyorum. (Çok gülüyor.)

- İnsan hapşırdığında biri "Çok yaşa" desin, evinde başka bir ayak sesi duysun istemez mi? - Duymak isterim de, o ayak sesi bazen Latife Hanım'ın topuk sesi gibi oluyor. ****** arkadaşlarıyla toplantı yaparken yukarıdan gelen Latife Hanım'ın ayak sesleri gibi. Hoşlanmadım ben o sesten. Topuklarına basa basa yürürler ya... Duydum evimde öyle sesler ve sevmedim. Bu zamana kadar olan denemelerim başarısız oldu. Gayet de olumlu buluyorum bu başarısızlığı. Allah'tan öyle oldu. Kandırılmış olmaktan hiç hazzetmiyorum çünkü.

- Döndük dolaştık yine bu kandırılma meselesine geldik... - E tabii, çünkü insanlar kandırmaya çalışıyor. Ben çok kişiyi beni kandırmaya çalışırken yakaladım. Düşün ki senin elinde atom bombası var, patlatmıyorsun ama o sana küçük küçük ateş ediyor.

- Kadınlar bir süre sonra seninle güç savaşına mı giriyorlar? - Tabii ki de. Bir de bir tanesi utanmadan diyor ki bana, "Bir dakika burası sahne değil, sahnedeki gibi davranma bana." Sen niye sahnedeki gibi davranıyorsun o zaman? Ayrıca şundan da çok rahatsızım. Ben sahnedeki adamdan çok farklı birisi değilim ki. Bana en arabesk gelen de bu: "Ben seni Cem Yılmaz olduğun için değil 'sen' olduğun için seviyorum." Bu nedir ki şimdi? Olur mu öyle şey? Elton John'la tanışıyorsun ve adama diyorsun ki sen benim için Elton'sın, Elton John değil! Niye o adamı sahneden indirmek istiyorsun? Öyle saçmalık olur mu? Adam sahneye çıkmak için kıçını yırtmış senelerce. Bunun tam karşılığı şeydir; bir assolistle evlenilir sonra eve kapatılır kadın. Benim durumum bunun erkek versiyonu.

- En son Organize İşler'de sevgilini oynayan Berrak Tüzünataç'la beraber olduğun haberleri çıktı. Ve sen buna çok sinirlendin... - Sinirlendim çünkü Berrak Tüzünataç'ı ben hayatım boyunca üç kez gördüm. Üçü de filmle ilgili organizasyonlarda ve de filmin çekimindeydi. Hani "Sadece arkadaşız" denir ya... Arkadaşım bile değil!

BANU ALKAN'LA YARIM SAAT KONUŞAMAM

-Televizyona bir şey yapmak istemez misin? - Daha dün abimle televizyon izliyorduk, "Ne mutlu ki televizyona bir şey yapmıyorum" dedim. Yapmayacağım da. Ben televizyonda olacak birisi değilim. Mesela bir talkşov yapacak kabiliyette, tıynette birisi değilim. Ben yarım saat Banu Alkan'la konuşamam.

- Tenezzül etmezsin..? - Tenezzül değil de, tercih meselesi. Ya da tenezzül. Neyse ne! Niye konuşayım ben Banu Alkan'la? Niye şaka yapayım? Ama Okan yapar. Yanına da Hatemiler'i koyar. Ama ben Hatemiler'le de televizyonda konuşmak istemem. Hatemiler'le konuşacağım şeyi evde konuşurum bir gün denk gelirse. Öbür çocuğun, Beyaz'ın yaptığı şeyi de yapamam. Şahan'ın yaptığı şeyi yapmam. Niye yapayım? Öyle şeylerin televizyonda olmasında bir önem görmüyorum.

- Sen neler seyrediyorsun peki? - İşte bu çocukların yaptıklarını! (Çok gülüyor.)

- Yeni film ne zaman gelecek? - Valla benim şüphelerim var bu işle ilgili. Ben daha bu zamana kadar 10 numara bir işi yaptığıma hiç inanmıyorum. Bu konuda da çok mutsuzum, kalbim kırık.

- Bunu ilk kez duyuyorum. - Evet, ben de ilk defa söylüyorum zaten. Geçen gün G.O.R.A televizyonda oynadı izlemedim. Bakmadım hiç. O kadar söyleyeyim sana.

- Bu memnuniyetsizlik neden? - Terbiyeden maraz doğuyor ne yazık ki. Ben kendi yazdığım şeyi oynamanın dışında pek bir şey yapmadım. Ama sinema çok kapsamlı bir şey. Böyle olduğu için de bu kadar becerebiliyor olmak, benim çok zoruma gitti. Daha iyi şeyler yapmayı isterdim. Ama yaparım. Vakit var.

- Yılmaz Erdoğan'la bu kadar iyi anlaşıyorsunuz neden beraber bir film yapmıyorsunuz? - Yılmaz'la tarzlarımız o kadar benzeşmiyor aslında. Biz daha önce böyle bir şeye niyetlendik ama olmadı. Olmayacak anlamında demiyorum. Çok ciddi bir "beraber çalışacağım yönetmen" problemim var.

- İlla ki kafanda bir iki yönetmen ismi vardır... - Ben Çağan Irmak'la çalışmak istedim ama o istemedi. Benim yazdığım bir proje vardı, "Çeker misin?" diye sordum ama müsait değilmiş.

- Müsait değilmiş gibi değil de sanki başka bir nedeni varmış gibi hissettim ben ses tonundan? - Ne bileyim ben! Başka bir işi varmış. Öyle dedi.

- Cem Yılmaz'la çalışmayı kim istemez ki? - Ben o kadar cazip biri olsam bana durmadan teklif gelirdi. Hiç öyle bir teklif gelmedi. Filmden önce Çağan benimle çalışmak istediğini söyledi ama "Babam ve Oğlum"dan sonra istemedi. Keşke fikrini değiştirse. Ben çok isterim çalışmak.

- Başka çalışmak isteyip de çalışamadığın kim var? - Yavuz Turgul. Ama Yavuz Abi bize "Oğlum siz halkın sevgilisisiniz" gibi alaycı bir tabir kullandı. Ama Yavuz abi her şeyi söyleyebilir. Onun böyle bir şeye hakkı var.

- İçinin gittiği bir rol var mı? - "Gönül Yarası"nda Timuçin Esen'in'in oynadığı rolü isterdim doğrusu.

CEM YILMAZ'IN TÜRK SİNEMASI SIRALAMASI

İlk üç:
* Herşey Çok Güzel Olacak
* Züğürt Ağa
* Muhsin Bey Son üç:
* Hırsız Var
* Balans ve Manevra
* Banyo

İSTİFA ETMEK İSTİYORUM

-Her şeyden bıkmış gibisin... - 33 yaşındayım ama kendimi 55 gibi hissediyorum. Ama bu çok normal. 20 yaşında da 35 gibi hissediyordum. Yapacak fazla bir şeyim kalmadı benim.

- Nasıl yani? On yıl sonra nerede görüyorsun örneğin kendini? - Valla yakın zamanda gazeteye ilan vermeyi düşünüyordum. "Ben istifa ediyorum" diye.

- Geçmiş olsun bunun geri dönüşü yok ki artık? - (Gülüyor) İşte gördün mü, ne kadar eğlenceli bir durum. Ama bu Semra Hanım için de geçerli. Şöhret çok çirkin bir kelime bir kere.

- Neden, nesi çirkin? Ben de bunu anlamam, her şöhretli aynı şeyi söyler durur. - İşte busu çirkin; istifa edemiyorsun.

- E peki adama sormazlar mı "Niye girdin bu işe o zaman" diye? - Ama benim hayat hikayemde bu şöhretin gelişi planlı bir şey değildi ki. O yüzden bu konuda müsterihim. Onun için kolayca istifa edebilirim diyorum. Benim sahneye çıkmam bir plan üzerine olmadı ki. Bir sabah kalktığımda akşam sahneye çıkmak istedim. Ve çıktım.

DALGA GEÇTİĞİM BİR ŞEY BİLE TARTIŞILIR HALE GELEBİLİYOR

- Aklı başında diyebileceğimiz, ya da en azından olmasını temenni edeceğimiz mizahçılar, geçen gün Siyaset Meydanı'nda benim dalga geçmek için yıllar önce kullandığım bir tabir üzerinden bilimsel, yarı bilimsel şeyler konuştular.

- Neydi o tabir? - Mesaj kaygısız beyin fırtınası... Ya "Bir tat bir doku" diye gösteri ismi olur mu? Dalga geçmek için yazdığım şeyi bir dönem gençliğinin, bir dönem mizahçı bakış açısının şiarı zannettiler. Ya dalga geçiyorum. Ne lan bu? Dalga geçmek için söylediğim bir şey bile tartışılır hale gelebiliyor. Mizahın tartışıldığı o Siyaset Meydanı'nı izledim ve çok üzüldüm. - Neden? - Çünkü çok feciydi. "Türkiye'de mizah" tartışılırken ben orada yoksam biraz düşünmek lazım.

- Olmak ister miydin peki? - Hayır.

- Sitem eder gibi konuşuyorsun... - Hayır sitem etmiyorum. Ama yeri değil orası. Orada bulunsam katılan insanlarla bir diyalog söz konusu değildi benim için. Bambaşka mecralardan insanlar, hiç konuyu bilmeyen gençlerle kapıştırılıyor. Abbas Güçlü bir duyuru yaptı mesela. "Gelirse seviniriz" diye. Çok teşekkür ederim ama gelmem. Çünkü orada bir şey paylaşılacağını zannetmiyorum. Biliyorum ben. Biz de üniversite de soru sorduk gelene.

ßyßaran

Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 08/09/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cem Yılmaz ile muhteşem bir söyleşi Empty Geri: Cem Yılmaz ile muhteşem bir söyleşi

Mesaj  cadde54 C.tesi Eyl. 08, 2007 11:55 pm

guzel arastırma by baran emegıne saygı
cadde54
cadde54
Hacked Mod
Hacked Mod

Mesaj Sayısı : 263
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 08/09/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz